23 Temmuz 2011 Cumartesi

Hirvatistan'a Gittim

Konuk Yazar E.A.

Haziran 2011
Aksam ustu Zadar havaalanina indik. Ucagin kapisindan cikinca yuzumuze carpan sicak hava bize neden burada oldugumuzu tekrar hatirlatti. Bu sene Ingiltereye bir turlu gelmek bilmeyen yaz mevsimi bizi depresona surukluyor, Ayla'nin bir turlu tamamlayamadigi tropik seyahat plani stresimize stres katiyordu, bu stresten biraz kacabilmek icin Hirvatistan'a gidelim dedik. Hirvatistan'da villa/apartman tarzi isletmeler cok populer biz de bunlardan birinde yer ayirtmis, sehrin disindaki bu yere gidebilmek icin bir de taksi ayarlamistik. Havaalanin cikisinda bekleyen taksiciler musterilerini alip kalabalik yavas yavas dagilirken biz elinde Ayala Hernandez yazili kagidi tutan taksici ile goz goze geldik, atladik geldik otele. Yolda taksici bize Ezelden, binbir geceden filan bahsetti. Otelin sahibi Triana patronice havalarinda super Ingilizce konusan bir ablaydi. Odamiza yerlestik, ertesi gun bizi kornatiye goturecek tekne turunun biletlerini odamiza kadar gelen Mirko amcadan satin aldik (kendime not: Yeni bir ulkede yeni bir para birimi ile alisveris yapmadan once, bir iki seyin fiyatini kontrol edip fiyat indeksine alis.) sahilde yuruduk harika bir deniz urunlu risotto yiyip yattik.

-------------------------------------------
Sabah otelin arkasindaki evinin onunde tezgah acmis olan abladan incir ve seftali, yandaki firindan Burek alip kahvaltimizi yaptik. Mirko amca ile tekneye gitmek icin yola ciktik. Nasil olsa tekne turuna cikiyoruz diye Ayla'nin Primark'tan 1£'a aldigi parmak arasi terlikleri giymis bulundum. Megerse tekne bayagi uzak bir yerden kalkiyormus, 5 dakika icinde terlik ayagimi acitmaya basladi. Yolda Mirko amca bize Asi'den Yaprak Dokumunden falan bahsetti. Biz daha once Turkiye'de katildigimiz tekne turlari gibi buyuk bir tekne yastiklar, guneslenme yerleri vs beklerken karsimiza cika cika Kasimpasa-Eminonu moturuna benzer tika basa dolu bir taka cikti. Seyahatlerde karsilastigimiz her aksiligi bulundugumuz ulkenin kulturune dahil olma firsati olarak gordugumuzden canimizi sikmadik. Kornati Parki Kuzey Dalmacya'da 140 adadan olusan bir takimada bolgesi. Biz Zadar'dan basladik ama aslinda daha guneyden baslamak daha ideal. Bu adalar kirec tasindan, bir kismi tamamne kaya seklinde bir kismi ise duzluk ilginc olusumlar, uzerlerinde bir kac parca diken ve tektuk agac var kimi yerlerde balikcilar evler yapmis olsalar da daimi bir yerlesim yok. Adalarin arasinda gecip, birinde yuzme molasi verdik, deniz super berrakti ve cok sayida balik vardi ama her her kaya ve diken.

Baska bir adada ogle yemegi icin durduk. Denizde cok sayida deniz kestanesi vardi. Biraz onlarla vakit gecirdik.




Sonra yola koyulduk. Donus yolunda deniz dalgaliydi. Sisesi 15 kuna (2 Euro) olan 500'luk Karlovačko birasindan iki tane icince yolculuk daha neseli hala geldi. Tekneden indikden sonra benim icin cok zorlu bir surec baslamisti. Bir sure terliklerle yurumeye calistim ama olmadi, parmak arasi terlikler ayagimi 6 farkli yerden yaralamisti. Delikanli adama parmak arasi olmazmis bunu da aci bir sekilde ogrenmis oldum.
--------------------------------------------------------
Sabah otobusle Zadar otobus garajina gidip cantalari biraktiktan sonra Zadar merkeze yuruduk. Zadar kucuk tarihi merkezi sevimli bir kasaba, tertemiz bir denize sahip ancak Hirvatistanin her yerinde oldugu gibi burada asil sorun plaj olmayisi. Ama insanlar bunu pek dert eder gozukmuyor, Kabatas sahiline benzeyen sahili, Miami'ymiscesine degerlendiriyorlardi.

Zadar sahilde iki tane ilginc sanat eseri mevcut. Bunlardan biri dalgalarin muzik yaptigi sea organ digeri de gunes enerjisi ile calisan ledlerden olusmus Greeting to the Sun.
Biz burada kendi fotografimizi cekmeye calisirken Zadar turizm ekibi de bizim videomuzu cekiyormus, onumuzdeki yilin Zadar tanitim filmlerinden size el sallayabiliriz.

Ogleden sonra otobusle Sibenik'e geldik. Sibenik, bir tepeye taracalar halinde yapilmis binalari ve bunlari birbirine baglayan merdivenleri ile guzel bir sehir. Biz de bu merdivenleri dolsarak kaleye ulastik. Ancak kaleye girmeyip yanindaki mezarliga girdik, mezarlikta da biraz merdiven cikinca kale ile ayni yukseklige ulastik. Nefis bir manzara vardi, Bizim kaleye degil de mezarliga girdigimizi goren bekci, mezarliktan kaleye gecmeyelim diye geldi ve biz gidene kadar asagida bekledi.


Aksam, kaldigimi otelin sahibesinin kuvvetle tavsiye ettigi Pellegrini'de fiyat performansi super yuksek bir yemek yedik. Octupus teriyaki harikaydi.
------------------------------------------------------
Bu sabah bizim icin seyahatlerin vazgecilmez aktivitesini yapmak icin pazara gittik. Yolda yine bir firina girip Burek aldik. Pazarlari cok seviyoruz, iletisimin en basit ve en durust oldugu yerlerden biri, barkodlar, promosyonlar, sizi super insan yapacak renkli paketli kimyasallar yok. Domates var, seftali var, Sibenik'te bunlari satan yasli teyzeler var daha ne olsun.

Pazardan o gunku nevalemizi aldiktan sonra, otobus istasyonuna gittik. Son anda Skradin'e giden otobuse yetistik. Otobuste koltuk sayisi kadar yolcu vardi ama pazardan donen bir kac yolcu torbalarini da koltuga oturtugundan ayakta kaldim ama yol uzerinde inenler oldugundan sonradan yer buldum. Krka Parki, Krka nehri cevresinde kurulmus selaleler, kucuk adaciklardan olusan bir doga harikasi (cok klise oldu). Otobusle Skradin'e ulasip buradan aldigimiz biletlerle bir tekneye binip selalere dogru yola ciktik. Nehrin soguk sularina kendimizi biraktik.

Biz selalenin goletinde yuzerken cilgin gencler selaleden atliyorlardi.
Parkin icine yapilmis patikadan dolasip, baliklari besledik, aksam Skradin'den hurda bir otobuse binip Sbenik'e geri donduk.
----------------------------------------------------------
Sabah erkenden Split'e giden otobuse bindik. Split'in minyatur antik sehir merkezi cok kalabalikti, etrafta biraz dolasip denize karsi dilim pizzalarimizi yedik. Bir bankamatikten para cektikten sonra bankamatigin icine gomulmus bir mini kamera ilgimi cekti. Ilk defa boyle birsey gordugumden ve kamera amatorce oraya sokulmus gibi gorundugunden bankaya girip ne oluyor diye sordum, guvenlikci onundeki ekrani bana dogru cevirip bankanin ve sokagin 30 farkli noktadan cekilen goruntulerini gosterip "security" dedi.
Pazarda satilan minik yabani cileklerden aldik, cok yogun acimsi tadi vardi, Ayla cok sevdi kasla goz arasinda hepsini yedi.


Split'te cok oyalanmadan Dubrovnik'e dogru yola ciktik. Cok manzarali bir yoldan giderken bir anda otobuse pasaport polisi binip pasaport kontrolu yapti. Megerse Bosna Hersek'e girmisiz. Ic savas sirasinda Hirvatistan Neum denilen bir bolgeyi deniz baglantisi olarak Bosna Hersek'e vermis, dolayisi ile Hirvatistan'in iki sehri arasinda seyahat ederken Bosna'ya girip cikiyorsunuz.
Otobus Bosna'da mola verdi bizim soforler bir kac karton sigara aldilar. 10'luk kartonlar 17-20 euroydu.

Sofor bizi yolda indirmeyi unutunca taksi ile kalacagimiz yer olan Neda pansiyona geldik. Bu bizim ilk self catering konaklama deneyimimiz. Sirtimizda cantalarla bizi kapida goren Neda biraz sasirdi. Arabamiz olmadigindan ve en yakin bakkal 3 km uzakta oldugundan bizi alisverise goturmeyi teklif etti. Bu tur yerlerde racon boyleymis kendi yemegini kendin yapiyorsun. Gittigimiz tatil yeri bakkalinda hersey (tabii 25% daha pahali) mevcuttu biz de kafamiza gore birseyler aldik. Saolsun Neda da bize kendi bahcesinden topladigi salatalik ve kabaklar'dan verdi.
----------------------------------------
Seyahatin bu kisminin amaci hic birsey yapmamak uzerine kuruluydu. Kaldigimiz yerin kendine ozel iskelesinde (beton) guneslenip, denize bakmak ve kitap okumak yapilacak tek aktiviteydi. Neden daha tembel bir hayat secmemiz gerektigi uzerine kitaplar okudum. 9-6 ofis hayatindan nasil kacabilecegim uzerine dusundum.

Denize girdik (cok soguk), yattik , kitap okuduk, biraz daha yattik.

Iki gunu boyle gecirdik. Arada pansiyonun arkasindaki lokantaya gidip Diana ile tanistik. Diana super enerjik, masalar arasinda kosarak servis yapiyor, ortamin havasina hic uymayan heavy metal muzige eslik ediyor arada espri yapiyordu. Biz de bu surreal ortama uyup metal muzik ile kafa sallayip zipkinla avlanmis baligimizi yedik.

Neda ile muhabbet ettik. Neda 64 yasinda ama hic gostermiyor, dogal besleniyormus o yuzden genc kalmis. Bize kendi yaptiklari rakia'dan ikram ettiler. Kocasinin kulaklari istiridye avciligi yaptigindan sagirmis. Biz disarda konusurken iceriden Halil Ergun'un sesi geliyordu.
------------------------------------------

Sabah erkenden Dubrovnik'e geldik. Dubrovnik cok guzel ama cok kalabalikti. Cok sayida Turkce konusan turist de vardi. Buyuk gemiler limana girip cikiyordu. Kaldigimiz pansiyonun yaninda minik ama harika bir koy varmis orada biraz denize girdik.

Ogle yemeginde Nutellali pizza yedik, buraya yazacaklarimi lokantadaki servis kagidina not aldim

Sehirde turladik, biraz daha denize girdik, bu romantik sehirde evlenen mutlu ciftleri izledik aksam Orhan isimli balik lokantasinda kazik bir yemekle gunu tamamladik.

ertesi sabah hava alanina giderken yerde 2 euro bularak, gittigim seyehatin parasinin bir kismini seyahatin kendisinden kazanma planimin ilk adimini atmis oldum.
---------------------------------------------------

Notlar:
  • Tatil boyunca havaalani disinda sadece 1 kere polis ve asker gorduk.
  • Plaj yok, her yer beton, kaya.
  • Bu tatil boyunca son 6 yilda yedigim incirin 30 katini yemis oldum.
  • Bizim diziler cok is yapiyor oralarda. Ben Hirvatlarin bana bahsettigi dizilerin oyuncularin hicbirini tanimiyorum.
  • Yat turizmi gelismis ama bizim Fethiye, Kas gibi mekanlarda olan gezi teknesi isi cok prim yapar. Yatirimcilar degerlendirsin.
  • Hirvat kadinlari cok hamaratmis kaldigimiz tum pansiyonlarin isletmecisi kadindi, Pazarlardaki saticilar, dukkanlarda calisanlar vs.
The end

3 yorum:

beliz k. dedi ki...

keyifle okudum

Deitrich dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

dubrovnik stari grad (yani kale içi) bu mevsimde tam tatilliktir umarım keyif almışsınızdır